Nijerya’nın eğitim meselesi ve işkence iddiaları

Nijerya'da son aylarda yasadışı faaliyet gösteren bazı rehabilitasyon merkezlerinde tedavi gören çocuk ve gençlere yönelik kötü muameleler, ülkedeki eğitim sorunun bir tezahürü.

Nijerya’nın eğitim meselesi ve işkence iddiaları

200 milyonu aşan nüfusu, dinî ve kültürel zenginlikleriyle Afrika'nın en önemli ülkeleri arasında olan Nijerya, son aylarda yasadışı faaliyet gösteren bazı rehabilitasyon merkezlerinde tedavi gören çocuk ve gençlere yönelik kötü muameleler ile gündeme geliyor.

Bunlardan ilki Eylül ayında yaşandı ve Nijerya polisi tarafından ülkenin kuzeyindeki Kaduna eyaletinde bulunan bir rehabilitasyon merkezine düzenlenen operasyonda 300’den fazla genç ve çocuk kurtarıldı. Bu kişilerin zincirlenerek hapsedildiği, cinsel istismarda bulunulduğu ve işkence gördüğü açıklandı.

Yaşananların ardından Nijerya polisi önce Müslümanların yoğun olduğu kuzey bölgelerinde ve sonrasında da Hristiyanların yoğun olduğu güney bölgelerinde faaliyet gösteren birçok rehabilitasyon merkezine operasyon düzenledi.

Bu baskınlar sonucu ülkenin farklı eyaletlerinde yasa dışı rehabilitasyon merkezleri olduğu ve bu merkezlerin bazılarının Müslümanlar, bazılarının ise kiliseler tarafından yönetildiği tespit edildi. Baskın yapılan yerler çeşitli suçlardan hüküm giymiş, uyuşturucu bağımlısı ve zihinsel engelli çocuk ve gençler için açılan rehabilitasyon merkezleriydi.

Nijeryalı ailelerin çocuklarını bu merkezlere göndermelerinin nedenleri arasında maddi sıkıntılar ve bu çocuklar tedavi edilirken aynı zamanda dini inançlarnını da öğrenmelerini istemeleri bulunuyor. Kuzey bölgelerinin Müslüman yoğunlukta olması nedeniyle de bu kişilere az da olsa dini eğitim veriliyordu. İşte bu durum uluslararası medyanın konuya bakışında yanlış bir algının oluşmasına neden oldu ve medyaya “İslami okullarda işkence” başlığıyla yansıdı.

Ailelerin çocuklarını kiliselere göndermelerinin nedeni de papazların hasta ya da sorunlu çocukları “mucize” yoluyla iyileştirebileceğine inanmaları. Kötü muameleye maruz kalan gençlerin bulunduğu ve Kilise tarafından idare edilen rehabilitasyon merkezlerine yönelik uluslararası medyada çıkan haberlerde ise herhangi bir dini terim kullanılmaması dikkat çekti. Kilise ya da Hristiyanlık ile ilgili bir terim kullanılmazken sadece “ibadethane” ya da “dua evi” gibi terimlere yer verildi.

Burada şunun altını çizmemiz gerekir ki baskın yapılan yerlerin çoğunluğu yasadışı faaliyet gösteren rehabilitasyon merkezleri ve buralarda verilen dini eğitim sadece psikolojik destek amacına yönelik. Bu noktada medyaya yansıması gereken husus yasadışı rehabilitasyon merkezlerindeki kötü muameleler olması gerekirken maalesef ayrıştırıcı bir dil kullanılarak kamuoyuna İslami eğitim yerlerindeki olaylar gibi yansıtıldı.

Nijerya’da nüfusun yüzde 50’sini oluşturan Müslümanlara yönelik ayrıştırıcı dile ülkenin bağımsızlığından bu yana şahit olmaktayız. Bu dile kimi zaman Devlet Başkanı Muhammed Buhari’ye karşı “ülkeyi İslamlaştırdığı” iddialarında, kimi zaman da Müslüman Fulani kabilesine mensup insanlara yönelik kullanıldığında şahit oluyoruz. Bu ayrıştırıcı dili uluslararası basının da sıklıkla kullanması, bugün ülkede yaşanan sorunların doğru tahlil edilmesini engelliyor.

Nijerya'da kilise eğitimi ve İslami eğitim

Nijerya'da eğitim tarihini iki ana eksende inceleyebiliriz. Birinci olarak İslamiyet’in bu topraklara ulaşmasıyla 9. asırdan itibaren Nijerya'nın kuzeyinde etkin olan İslami eğitim. İkinci olarak da misyonerlik faaliyetleri ile Nijerya'nın güneyinde 16. asırdan itibaren Portekizlilerle başlayan ve İngilizlerle devam eden kilise ve sonrasında Batı eğitimi.

Nijerya’ya İslami eğitim Mali, Sudan ve Kuzey Afrika olmak üzere birkaç koldan geldi. İslam inancının Nijerya’nın güneydoğusuna Mali üzerinden 14. yüzyılda ulaşmasıyla İslami eğitim özellikle Yoruba halkı arasında yaygınlaşmaya başladı. Kuzeyde ise İslami eğitim 16. asırda Kanem-Bornu hükümdarı Mai İdris dönemindeki adımlarla Hausa-Fulani halkı arasında yayıldı. Nijerya’nın kuzeydoğusunda eğitim 19. asırda Sokoto Halifeliği döneminde de Osman Dan Fodio ile kızı şair ve öğretmen Nana Asma'u Sultan öncülüğünde yürütülmekteydi. Bugün İlorin, Kano, Sokoto, Borno eyaletleri İslami eğitim merkezleri konumunda.

Nijerya nüfusunun yüzde 40’ına hâkim olan Hristiyanlık eğitim yoluyla yayılırken, Nijerya’nın tüm güney kıyılarında özellikle 1800’lü yıllardan itibaren Hristiyanlık hâkim olmaya başladı. Hristiyanlığın hâkim olduğu topraklar ilerleyen yıllarda daha da genişledi ve Nijerya 1960’da bağımsızlığını kazandığı sırada güneyindeki okulların yüzde 70’ini Hristiyan misyonerleri yönetiyordu. Bu eğitim kurumlarından mezun olan Nijeryalılar bağımsızlık sonrası süreçte bürokrasi, siyaset ve orduda görevler aldı.

İngiliz koloni yönetimi döneminde eğitime ayrılan bütçenin yüzde 80’lik kısmı ülkenin güneyine ayrılırken sadece yüzde 20’lik kısmı Müslümanların etkin olduğu Nijerya’nın kuzeyine ayrıldı. Bununla birlikte Müslüman Nijeryalıların "Batılı" eğitimi, misyonerlik ile özdeşleştirerek karşı durmaları, koloni yönetiminin ayrımcı uygulamaları ve Batılılaşmaya karşı geleneksel karşı duruş da misyoner ya da Batı eğitiminin Müslüman bölgelerde hâkim olmasını engelledi.

Nijerya’nın kuzeyindeki Müslüman bölge tasavvuf anlayışının etkisiyle derin toplumsal bağlara sahipken, henüz Hristiyanlaşmamış güney Nijerya ise yerel dinlere mensup farklı kabilelerden oluşuyordu. Bu nedenle misyonerlik ya da koloni yönetimi güneye daha rahat hâkim oldu. İngiliz koloni yönetimi köklü geçmişe sahip kuzey Nijerya’da güneydekinden farklı olarak toplumun ileri gelenlerinin çocuklarını hedefe koydu. 1900’de kuzey Nijerya’nın İngiliz hâkimiyetine girmesiyle ilk olarak Kano’da 1909’da yerel emirlerin çocukları için Batı eğitimi veren okul açıldı. Aslında bu süreç bugün birçok sorun yaşayan Almajiri okulları ve medreselerin ihmal edilmesinde önemli bir paya sahip.

AA