Nefes alamıyorum!!!! / Çetin Tufan

İnsanlık tarihi göstermiştir ki, zulüm ile kurulan bir medeniyet kesinlikle iflah olmaz. Ettikleri zulüm döner ve dolaşır mutlaka kendilerini vurur. Zulüm, zorbalık üzerine kurulan bir medeniyetten, hak ve adalet beklemek, Amerika'dan adil bir devlet beklemek kadar abestir.

Nefes alamıyorum!!!! / Çetin Tufan

Yerin ve yedi kat Sema'nın Rabbi olan Allah( cc)'ye hamd u sena, elçisi Muhammed Mustafa (sav)'e salat ve selam ile....

Ben muhakkak, ahiret yurdunda olduğu gibi, bu dünya hayatında da, bir şekilde ilahi adaletin tecelli etiğini defalarca müşahede ettim ve ediyorum. Çünkü Allah  (cc) Sünnetullahı gereği, hiçbir iş ve eylemi, niyet bazında olsa dahi, boşa saymaz ve mutlaka, bunun bir yansımasını tecelli ettirir. Çünkü Allah (cc) bu varlık alemini, Sünnetullahı çerçevesinde imar etmiştir. Bu Sünnetullahın belkide insanlık tarihini etkileyenlerinden biride ' Küfür bir vakit devam eder, ama zulmün devam etmez olduğu.' düsturudur.

Zulüm, zorbalık üzerine kurulan bir medeniyetten, hak ve adalet beklemek, Amerika'dan adil bir devlet beklemek kadar abestir.

Neden mi! Çünkü bu medeniyeti kuranlar, Avrupa'nın kaçkın ve gözlerini dünya hırsı bürümüş maceraperestleridirler. Bunlar hakkı ve hakikatı kendileri olarak sayan, kendilerini ilahlık mertebesinde gören, insanı kutsayan, Roma, Grek medeniyetinin mensuplarıdırlar. Bunlar Hıristiyanlığın merhamet ve ahlaki öğretilerini reddetmiş veya içine sindirememiş kişilerdirler. Bunlar yozlaşmış dine karşı, kendilerini kutsayarak yola çıkmış, işgal ve savaşları göze alan gasıplar topluluğudurlar.

Bundan dolayı yamyamlar gibi, önce Amerikalı yerlilerin zenginliklerini hile ve hurda ile yağmalayıp, koloniler kurdular. Akabinde modern silahlarıyla, bu yerli Kızılderili kardeşleri, kimyasal battaniyeler dahil, ateşli silahlarla katliamdan geçirdiler. Sebebi ise beyaz efendilerine baş eğmemeleri, yeni kültüre, saf ve temiz ahlaki öğretilerini bırakmayıp, adapte olamamaları idi.

Akabinde, ellerine geçirdikleri verimli, sonsuz arazileri ekip biçmek, ilahlıklarının tadını çıkarmak, kendilerine işçi ve hizmetçi olmaları için, Afrikalı zenci kardeşleri yakalayıp, türlü işkencelerden geçirip, yaban atlar gibi ehlileştirdikten sonra, yeni kıta Amerika'ya taşıdılar. İnsanlık suçu olarak günümüzde bildiğimiz, ne kadar suç varsa, bu zenci kardeşler üzerinde uyguladılar. Bu konuda sinemaya da uyarlanmış, Kunta Kinte adlı gerçek bir zencinin hayatını anlatan kitabı okumanızı yada filimi izlemenizi salık veririm. Ben bu filimi gençliğimde izlemiştim. Bugün dahi, O kardeşlerin acılarını paylaşırken, o filimin kareleri gözümün önünden geçmektedir.

İnsanlık tarihi göstermiştir ki, zulüm ile kurulan bir medeniyet kesinlikle iflah olmaz. Ettikleri zulüm döner ve dolaşır mutlaka kendilerini vurur.

''Onlar gerçekten de azgınlaşmış bir topluluk idiler.'' Bu azgınlıklarının bedelini çok geçmeden, kendi aralarında birbirine düşerek ödediler. Neticede bir nebzede olsa ilahlıklarından vazgeçtilerse de, bu kezde Siyonizmin, kapital sisteminin ağına düşerek, çoğunluğa tahakküm eden azınlıkların ilahlaştırıldığı bir düzene geçtiler. Varlıklarının ana kaynağı ve felsefesi olan, dünyalık hırsı, inkar ile ilahlık sevdası onları, icat ve teknolojik buluşlara sevk etti. Amaç insanlığa hizmet etmek değil, insanlığa tahakküm etmekti.

Artık yığınları sevk ve idare eden devlet mekanizması ve bu mekanizmayı idare eden karanlık gözlerin imparatorluğu kurulmuştu. Bu karanlıkların kralının imparatorluğu, kan ve gözyaşı üzerine kurulu, inanç ve merhametten yoksu Lain bir yapıya sahiptir.

Amerika, kurulduğu günden itibaren, varlığını savaş ve çatışmalar üzerine bina etmiş. Kendi halkını yemekten doymamış. Dünyanın bütün devletlerine göz dikmiş bir devlettir. Amerika, kendi iç savaşları, Britanya, Kore, Vietnam, Birinci ve İkinci Dünya Savaşları, Afganistan, Irak ,Kosova, Bosna, Yemen, Somali, Suriye ve daha bilmediğimiz içinde Türkiye'nin de bulunduğu birçok devlette yapılan, örtülü veya örtüsüz birçok savaş, ayaklanma, katliamlar ile hükumetlerin devrilmesinin müsebbibidir.

Aslında yakın zamanda beyaz bir polis tarafından katledilen. Katledilirken 'nefes alamıyorum.' feryadı duyulan. George Floyd'un hadisesi gerçek Amerika'nın yüzünü ortaya sermiştir. Her ne kadar, O zenci kardeşi katleden, beyaz polis memuru ise de aslında, O beyaza o eylemi yaptıran onu motife eden, sistemin doğasından gelen, yukarıdaki gözün ona göz kırpmasından, başka bir şey değildir. Çünkü Amerika beyaz efendilerin (ilahların) yurdudur. Diğerleri bu efendilere, ancak hizmetçi olurlar. Sisteme uyup ürettikleri ölçüde, sistemin efendilerinin ikramı kadar, önlerine atıkları kemik kırıntılarından istifade ederler. Aksi taktirde, boyunlarına basılıp boğazlanan hayvanlar mesabesinde bir değere sahiptirler.

Bu düşünce sistemi bizdeki yapmacık şovenistlerin, derin şeytani faşist fikirlilerin sözlerine, ne kadarda benzemektedir. ''Ya sev ya terk et.'' ''Burada herkes Türk'tür, Türk olmayanlarda Türklere hizmetle yükümlüdür.'' sloganlarıyla yola çıkanlar, yüz yıldır bu memlekete, rahat yüzü vermemiş. Halkın kanıyla beslenmiştirler.

Amerika gözünün, yanındaki insanlık değeri, son Korona salgınındaki, insan ölümleri ile de gözler önüne serildi. Yüz binden fazla insanın telef olması, bunların yüzde sekseninin varoşlardaki gariban siyahilerden ve muhacirlerden oluşması bir tesadüf olmasa gerek.

Gerçekten de artık bütün dünya mazlum ve mahrumları, bu zorba ve yalancı ilahlık iddiasında bulunan devlet ve yukarıdaki gözünden, illallah demekte, bazen sesli, bazen de sesiz ''nefes alamıyoruz'' feryadıyla yardım talep etmektedir. Ümidim, temennim ve inancım odur ki zorbalar belalarını kendilerinden görecek, zulümleri bizatihi kendilerini yakacaktır. Hiçbir mazlumun ahı bu dünyada yerde kalmamıştır.

Bir gün zalim, zorba ve hilebaz hırsız, bir Salihin türbesinden geçerken, türbeye dönüp, ''Ey salih adamın türbesi, senin ve Rabi'nin adına çokça yalan yeminler ettim de yanıma kar kaldı. Yalnız beyinsizler sizlere inanır.'' Diye söylenmiş. O sırada türbeden yükselen bir ses ''Ey gafil kişi, bir kendine baksana, insanlıktan çıkmışsın, ne dostun, ne ahbabın kalmış. Bütün varlığınla, üç kuruşa muhtaç durumdasın. Azgınlığına mukabil, sanan her tarafından çarptık. Fakat sen bunun farkında değilsin. Kalan bir çanın var, onunda vakti geldiğinde Allah (cc)'nın şedit melekleri alacaktır.'' diye nidada bulunmuştur.

Zulmün saltanatının, yalancı ilahların zevale, mazlum ve mahrumların eliyle uğramaları duası ile....

Çetin Tufan / Habernas