Kais Said’den medya ve hak örgütlerine saldırı: Tunus otoriterliğin bedelini ödüyor
Tunus’ta Cumhurbaşkanı Kais Said yönetimi, “Nawaat” gazetecilik derneği ve insan hakları örgütlerine yönelik baskı başlattı. Hükümet “yabancı finansman” gerekçesini öne sürerken, sivil toplum bu hamleyi muhalifleri ve demokrasiyi tamamen susturma adımı olarak görüyor.
                                Tunus’ta son günlerde Cumhurbaşkanı Kais Said liderliğindeki hükümet, gazeteciler ve insan hakları savunucularına yönelik yeni bir baskı dalgası başlattı. Hükümet, araştırmacı gazetecilik alanında çalışan “Nawaat” derneğinin faaliyetlerini askıya aldı. Bu adım, sivil toplum örgütlerine ve bağımsız medyaya karşı yürütülen geniş çaplı bir kampanyanın parçası olarak değerlendiriliyor.
Aynı zamanda hükümet, Tunus Ekonomik ve Sosyal Haklar Forumu ile Demokratik Kadınlar Derneği gibi önde gelen insan hakları kuruluşlarına da saldırı başlattı. Bu kuruluşlar, demokrasi, kadın hakları ve sivil özgürlükleri savunan en etkin kurumlar arasında yer alıyor.
Bu gelişmeler, Said’in 2021’de yayımladığı kararnamelerle başlattığı otoriter yönetim sürecinin yeni bir aşaması olarak görülüyor. O tarihten bu yana cumhurbaşkanı, yasama ve yürütme yetkilerini tek elde toplayarak, devrim sonrası kazanılmış demokratik hakları fiilen askıya aldı.
Hükümetin gerekçesi: yabancı finansman
Tunus hükümeti, bu kapatma ve kısıtlamaların gerekçesi olarak “yabancı finansmanı” gösteriyor. Cumhurbaşkanı Said, daha önce bazı sivil toplum örgütlerini “Tunus’un iç işlerine müdahale etmeye çalışan yabancı güçlerin aracı” olmakla suçlamıştı.
Buna karşılık insan hakları savunucuları, gerçek amacın muhalefeti ve bağımsız sesleri susturmak olduğunu savunuyor. Tunus Gazeteciler Sendikası, “Nawaat”a yönelik saldırıyı “bağımsız basını idari bahanelerle susturma çabası” olarak nitelendirdi.
2004 yılında kurulan “Nawaat”, devrimden önce bile yolsuzluk ve insan hakları ihlallerine ilişkin araştırmacı haberlere imza atmış, Tunus’taki en eski bağımsız medya platformlarından biri.
2021’den bu yana “kararnamelerle yönetim”
Kais Said, 2021’de olağanüstü yetkilerle ülkeyi kararnameler yoluyla yönetmeye başladı. Bu süreç, Tunus siyasetinde dramatik bir kırılma yarattı. Cumhurbaşkanı, “siyasi rekabetin ülkenin ekonomik çöküşüne neden olduğunu” savunarak, tüm siyasi kurumları devre dışı bırakmayı ülkenin kurtuluş yolu olarak benimsedi.
Said, siyasi partiler ve sivil toplum örgütlerinin “yabancı etkilerin uzantısı” olduğuna inanıyor. Bu düşünce, ülkenin onlarca yılda inşa ettiği sivil birikimin, demokratik geleneklerin ve kültürel değerlerin erozyonuna yol açıyor.
Hak ve özgürlüklerde çöküş
Son yıllarda Tunus’ta ifade özgürlüğü ve sivil alan ciddi biçimde daraldı. Birçok dernek ve gazetecilik kurumu hakkında mali soruşturmalar açıldı, hesaplarına el konuldu. Resmî söylem artık açıkça sivil topluma düşmanlık üzerine kurulu.
Devrim sonrası dönemde canlı bir sivil toplumun merkezi olan Tunus, bugün bağımsız medya üzerinde yoğun bir baskı ve sistematik sansür altında.
Ekonomi çöküyor, demokrasi geriliyor
Kais Said, demokratik hakları “ekonomik toparlanma uğruna” geri plana itti; ancak sonuç tam tersi oldu. Tunus bugün ekonomik durgunluk, yüksek enflasyon ve borç kriziyle boğuşuyor. Dünya Bankası verilerine göre, ülke 2024’ün ilk yarısında yalnızca %0,6 büyüdü; yıl genelinde büyüme tahmini %1–1,5 arasında.
Kamu borcu GSYH’nin %80’ini aşarken, yatırımlar geriledi. Özel sektör ve yabancı sermaye, siyasi istikrarsızlık ve keyfî yönetim nedeniyle ülkeden uzak duruyor.
“İstikrar” yerine kutuplaşma
Said, güçlü liderlik ve “tek elden yönetimle” istikrar getirmeyi vaat etmişti. Ancak beş yılın sonunda Tunus, daha derin bir kutuplaşma, ekonomik çıkmaz ve güvensizlik ortamıyla karşı karşıya.
Uzmanlara göre bu durum, bireysel yönetimlerin genel kaderi: güvenlik bahanesiyle siyaseti susturmak, ama böylece toplumun enerjisini, üretkenliğini ve güvenini de yok etmek.
                        


