İç savaştan enerji oyununa: Libya’daki denklem

Yaklaşık 10 yıldır iç savaşın içinde olan Libya fiilen ikiye bölünmüş durumda, uluslararası toplum ise kendi çıkarlarının peşinde. Uluslararası enerji denkleminin aktörlerinden birine dönüşen Libya’da kim ne yapıyor?

İç savaştan enerji oyununa: Libya’daki denklem

Libya'daki siyasi aktörler kimler?

Libya’daki anlaşmazlıkta öne çıkan başlıca figür, 76 yaşındaki General Halife Hafter. Kendini Libya Ulusal Ordusu olarak tanımlayan silahlı birliklerin komutanı olan Hafter, öldürülen diktatör Muammer Kaddafi’nin İslamcılara karşı savaşında önemli müttefiklerinden biriydi. Uluslararası toplum tarafından tanınmayan Tobruk merkezli hükümetin yanında yer alan Hafter, geçen nisan ayında Trablus’daki hükümete karşı geniş çaplı askeri bir operasyon başlattı. Ulusal Mutabakat Hükümeti yanlıları ise Hafter’i askeri diktatörlük oluşturmak istemekle suçluyor. Libya’daki diğer bir önemli aktör ise 59 yaşındaki Ulusal Mutabakat Hükümeti Konseyi Başkanı Fayiz es-Serrac. Birbirine rakip grupların bir araya gelmesiyle oluşturulan Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin başbakanı konumundaki es-Serrac, uluslararası toplum tarafından muhatap alınan başlıca siyasi.

Uluslararası güçler nasıl pozisyon alıyor?

Libya’daki iç savaş yıllar içinde Türkiye’nin de dahil olduğu bir vekalet savaşına dönüştü. Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan Hafter cephesinin yandaşlarını oluşturuyor. Bu ülkelerden siyasi ve askeri destek alan Hafter’in diğer iki önemli destekçisi ise Rusya ve açık destek vermekten kaçınsa da Fransa. Ulusal Mutabakat Hükümetinin başlıca destekçisi ise siyasi ve askeri destek aldığı Türkiye. Trablus merkezli hükümet ile Türkiye arasında ayrıca 27 Kasım 2019’da Güvenlik ve İşbirliği Mutabakat Muhtırası ile Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası imzalandı ve sonrasında da Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Libya’ya asker gönderilebileceğini açıkladı. TBMM de Libya’ya asker gönderilebilmesine olanak tanıyan tezkereyi geçen hafta kabul etti. İtalya ise eski kolonisi Libya'da es-Serrac hükümetini destekliyor. ABD’nin durumu muğlak. ABD'nin açık bir pozisyon almasa da Hafter’e destek verdiği tahmin ediliyor.

Türkiye’nin Libya’daki çıkarları neler?

Libya, Suriye politikasındaki başarısızlığın ardından bölgesel güç olma iddiası sarsılan Türkiye için yeni bir alan açıyor. Ortadoğu’nun ardından Kuzey Afrika’ya yönelen Türkiye’ye ticari fırsatlar sunan Libya, Kaddafi'nin devrilmesinden önce çok sayıda Türk firmasının faaliyet gösterdiği bir ülkeydi. Ülkede yaşanan iç savaş sonrası Türkiye ekonomik anlamda büyük kayba uğradı. Doğu Akdeniz’deki güç mücadelesi de Türkiye’yi Libya konusunda harekete geçiren önemli bir etken. Türkiye geçen yıl Doğu Akdeniz’de petrol ve doğal gaz arama amaçlı sondaj çalışmalarına başladı. Avrupa Birliği’nin bu sondaj faaliyetlerine yasadışı olduğu gerekçesiyle tepki göstermesinin ardından Doğu Akdeniz Türkiye için uluslararası politikada yeni bir çatışma alanı olarak ortaya çıktı. Türkiye'nin Trablus’daki hükümet ile Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası imzalamasının nedeni de Libya’nın bu çatışmadaki jeopolitik konumu. Bu anlaşmaya karşı hamle ise Yunanistan, Kıbrıs ve İsrail’in Atina’da imzaladığı EastMed adlı doğal gaz boru hattı anlaşması oldu. Türkiye’nin tepki gösterdiği EastMed, Doğu Akdeniz’den çıkan gazın Türkiye’yi bir anlamda bypass ederek Avrupa’ya taşınmasını amaçlıyor.

Avrupa’nın göç korkusu

Avrupa Birliği ülkelerinin Libya ile ilişkisi ise Kuzey Afrika’dan Avrupa’ya yönelen göç dalgası ile şekilleniyor. Avrupalılar, mülteci adaylarının en önemli geçiş ülkelerinden biri olan Libya ile yaptığı sınır anlaşmalarıyla yasa dışı göçü engellemeye çalışıyor. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) ve Uluslararası Göç Örgütü'nün verilerine göre Libya'da yaklaşık 50 bin kayıtlı mülteci ve sığınmacı bulunuyor, ortalama 800 bin de göçmenin bulunduğu tahmin ediliyor. Libya’daki mülteci kamplarında insanlık dışı koşulların yaşandığı BM raporlarına sıklıkla yansıyor. Almanya Dışişleri Bakanlığı'nın değerlendirmesine göre Libya’daki mülteci kamplarındaki koşullar, neredeyse Nazi döneminde ağır insan hakları ihlallerinin yaşandığı toplama kamplarındaki şartları andırıyor. Artan insan hakları ihlalleri ve ülkedeki siyasi boşluk da yeni göç dalgalarını tetikleme riski nedeniyle Avrupa’nın uykusunu kaçırıyor.

DW