​HÜDA PAR, Yozgat'ta mevsimlik işçilere yönelik linç girişimini şiddetle kınadı

​Yozgat'ta mevsimlik işçilere yönelik linç girişimini şiddetle kınayan HÜDA PAR Genel Başkanı İshak Sağlam, "Kimsenin kendini öteki olarak görmediği adil insani bir zemin inşa edilmelidir" dedi.

​HÜDA PAR, Yozgat'ta mevsimlik işçilere yönelik linç girişimini şiddetle kınadı

HÜDA PAR Genel Başkanı İshak Sağlam, yaptığı haftalık iç gündem değerlendirmesinde; Yozgat'ta mevsimlik işçilere yönelik linç girişimi, mahkemenin Kürdistan bayrağı kararı, aile ve genç nesil korunması gibi gündemin öne çıkan başlıklarını masaya yatırdı.

Van 2'nci Ağır Ceza Mahkemesinin Kürdistan bayrağı kararını değerlendiren Sağlam, Kürdistan Bölgesel Yönetimi bayrağının örgüt propagandası olarak ceza davası konusu edilmesini "vahim bir durum" olarak niteledi.

Yozgat'ta mevsimlik işçilere yönelik linç girişimi

Yozgat'ta mevsimlik işçilere yönelik linç girişimini şiddetle kınayan Sağlam, "Meşe kömürü işinde çalışmak üzere Mardin'den Yozgat'ın Çekerek ilçesinin Bazlamaç ve Kayalar köylerine giden mevsimlik işçiler, köy muhtarlarının da provokatif girişimleri nedeniyle linç girişimine maruz kaldılar. Yaşanan hadiseyi şiddetle kınıyoruz. Çekerek Kaymakamlığı'nın işçileri koruyamayacakları gerekçesiyle bulundukları yeri terk etmelerini istemesi utanç vericidir. Vatandaşın can ve mal güvenliğini sağlamakla yükümlü mercilerin acziyet içerisinde olması kabul edilemez. İşçilerin Kürt oldukları için baskı ve saldırılara maruz kaldıkları yönündeki iddialar ise çok vahimdir. Son yıllarda artan benzeri vakalar, siyasetin ayrıştırıcı dil kullanma ısrarı ve yetkililerin sorumluluklarını yerine getirmemelerinin bir sonucudur." dedi.

"Kimsenin kendini öteki olarak görmediği adil ve insan bir zemin inşa edilmelidir"

Ayrıştırıcı ve ötekileştirici anlayışa karşı tedbir alınması gerektiğinin altını çizen Sağlam, "Acı tecrübelerle dolu yakın tarihimiz, toplumu kutuplaştırma ve ayrıştırmanın hiçbir sorunu çözmediğini ortaya koymuştur. Devlet, birileri tarafından mütemadiyen empoze edilen bu ayrıştırıcı ve ötekileştirici anlayışa tedbir almak zorundadır. Tedbir, askeri ve güvenlikçi politikalar değildir. Etnik, dini, mezhebi ve bölgesel farklılıklar en kısa zamanda ayrışma nedeni olmaktan çıkarılmalı ve kimsenin kendini öteki olarak görmediği adil ve insani bir zemin inşa edilmelidir. Toplumun tüm kesimlerini kucaklayacak bir anlayış, bu ülkenin en öncelikli ihtiyacıdır. Bununla birlikte geçimlerini sağlayabilmek umuduyla şehir şehir gezen mevsimlik işçilerin mağduriyetleri giderilmelidir. Emeklerinin sömürülmesine izin verilmemeli, çalışma ve hayat şartları iyileştirilmelidir." ifadelerini kullandı.

Mahkemenin Kürdistan bayrağı kararı

Mahkemenin Kürdistan bayrağı kararını değerlendiren Sağlam, "2015 yılında Van'da düzenlenen bir etkinlikte Irak Kürdistan Bölgesi Bayrağının açılması 'örgüt propagandası' kabul edilerek Van 2'nci Ağır Ceza Mahkemesinde ceza davası açılmıştı. Yerel mahkeme söz konusu fiil hakkında beraat kararı vermiş, bu karar İstinaf Mahkemesi tarafından da onaylanmıştır. Mahkeme gerekçeli kararında Kürdistan Bölgesel Yönetiminin Irak Anayasası tarafından tanınan meşru bir yapı olduğuna dikkat çekerek PKK/KCK'den farklı tutulması gerektiğini ifade etti." dedi.

"Kürdistan Bölgesel Yönetimi bayrağının örgüt propagandası olarak ceza davası konusu edilmesi vahim bir durum"

Bir üst mahkemenin aldığı iptal kararının önemli olduğunu sözlerine ekleyen Sağlam, "Kürdistan Bölgesel Yönetimi, Irak Anayasası'nın 117. Maddesine göre kurulmuş, bayrağı da Anayasal olarak tanınmıştır. Bu bayrak, bölgesel yönetim yetkililerinin Türkiye'ye yaptıkları üst düzey ziyaretlerde, diplomatik teamüller gereği defalarca göndere çekilmiştir. Uluslararası meşruiyet sahibi olan Kürdistan Bölgesel Yönetimi bayrağının örgüt propagandası olarak ceza davası konusu edilmesi vahim bir durum olmakla birlikte mahkemenin aldığı karar önemlidir. Mahkemelerin bu kararı Türkiye'de farklı etnisitelere karşı var olan ırkçı ve inkârcı anlayış ve yaklaşımların bitmesine katkı sunmasını ümit ediyoruz." diye kaydetti.

Aile ve genç nesil korunmalıdır

Aile ve genç nesil için endişelerini dile getiren Sağlam, "Son günlerde kadın üzerinden yapılan toplum mühendisliğini hayretle izliyoruz. İstanbul Sözleşmesi hayata geçtiği günden beri her yıl biraz daha artan kadın cinayetlerinin görünürlüğünün artırılması ve boy boy manşetlere çıkarılması kadınlara yönelik şiddet ve cinayetleri önleme amacıyla yapılmamaktadır. Sayın Cumhurbaşkanının İstanbul Sözleşmesinden çekilmenin düşünülebileceğini açıklamasının ardından hızlandırılan bu algı operasyonu İstanbul Sözleşmesinin devamını amaçlamaktadır. 'Kadın cinayetleri politiktir' sloganı üzerinden erkek düşmanlığını körükleyenler, toplumu kutuplaştırdıklarını, kin ve düşmanlık ürettiklerini bilmelidirler. Kültürel, ahlaki ve dini değerlerimizi direk olarak hedef alan bu mihraklar 'aile' mefhumunu ve ülkenin genç potansiyelini bitirerek geleceğimizi karanlığa mahkûm etmek istiyorlar." dedi.

"Aile kurumunun içinden polis, savcı ve hâkimlerin elleri çekilmelidir"

Sağlam son olarak değerlendirmesini şöyle noktaladı:

"Kadın ve erkeğin birbirine düşmanlaştırılması, kadına yönelik şiddeti değil doğrudan toplumun ortadan kaldırılmasını amaçlamaktadır. Ahlak ve erdem eğitimi doğru uygulanmış bir toplumda kadına yönelik şiddete rastlamak mümkün değildir.  Aile içerisindeki sevgi ve sadakat bağlarının zayıflatılması için çaba gösteren her etken, kadına yönelik şiddette pay sahibidir. Kadına yönelik şiddetteki artış, aile içi sorunlarda yaşanan patlama ve bizatihi yaşanan bu tartışmalar; sorunun temelinde devletin aile politikalarının olduğunu ortaya koymaktadır. Aile ile ilgili mevzuat, toplumsal gerçekliğimiz, değerlerimiz ve ihtiyacımız muvacehesinde, ortak bir akıl ile yeniden tanımlanmalı, aile kurumunun içinden polis, savcı ve hâkimlerin elleri çekilmelidir."

İLKHA