Hong Kong’da İslamofobiye yer yok: Müslümanlar kalkınmanın parçası
Hong Kong’daki yaklaşık 300 bin kişilik Müslüman toplumu, şehrin sosyal uyumu ve ekonomik gelişimine katkı sağlıyor. Güvenlik tehdidi oluşturmayan topluluk, helal turizmden finans sektörüne kadar birçok alanda yapıcı bir rol üstleniyor.

Dünyanın birçok ülkesinde dini azınlıklara yönelik artan güvensizlik ortamında, Hong Kong farklı bir örnek olarak öne çıkıyor. Yaklaşık 300 bin kişiden oluşan Müslüman toplumu — vatandaşlar, daimi ikamet edenler ve göçmen işçiler dahil — kentin sosyal ve ekonomik yapısında olumlu bir rol üstleniyor.
Müslüman varlığı, Hong Kong’da hiçbir zaman güvenlik sorunu olarak görülmedi. Aksine, bu topluluk şehir için ekonomik ve sosyal bir kaldıraç işlevi görüyor. Ancak son dönemde bazı analiz ve raporlar, Müslüman topluma yönelik “potansiyel aşırılık” şüphesini gündeme getirdi. Bu iddialar herhangi bir resmi güvenlik değerlendirmesine dayanmıyor ve gerçeği yansıtmadığı gibi temelsiz korkuları körüklüyor.
Uzmanlara göre, Müslümanların Hong Kong’da kamu hayatına entegrasyonu rastlantısal bir hoşgörü değil, stratejik ekonomik ve turistik politikaların bir sonucu. Örneğin, helal gıda sektörünün gelişmesi dini baskılardan değil, artan ekonomik taleplerden kaynaklanıyor. 2024 yılında, çoğu Müslüman olan Güneydoğu Asya ülkelerinden 2,4 milyondan fazla turistin Hong Kong’u ziyaret etmesi bekleniyor. Bu da konaklama ve perakende sektörlerini canlandıracak.
Öte yandan, İslam ülkelerinden ve Körfez bölgesinden gelen yatırımcılar Hong Kong’un finans sektöründeki varlıklarını artırıyor. Bu durum sadece ekonomik ilişkilere değil, aynı zamanda uzun vadeli stratejik ortaklıklara işaret ediyor.
Bu yaklaşım, Hong Kong’daki camiler, İslami kuruluşlar ve yerel makamlar arasındaki iş birliğini güçlendirirken, Müslüman toplumun dinler arası diyalog ve sivil toplum faaliyetlerine aktif katılımını da destekliyor.
Bugüne kadar Hong Kong’daki Müslüman topluluğun toplumsal yapı için bir tehdit oluşturduğuna dair herhangi bir işaret bulunmuyor. Aksine, yasalara bağlılıkları, ekonomik ve sosyal katkıları ve çeşitliliği teşvik eden rolleri sayesinde şehrin istikrarı ve kalkınmasında önemli bir unsur olarak görülüyorlar.