Bütün ailesini şehit veren Faize Azzam’ın sarsılmaz mücadelesi ve acı dolu hikayesi

Gazze’de Faize Nâhid Hasan Azzam, soykırımcı İsrail’in saldırılarında eşiyle birlikte babası, kardeşleri ve çocukları dahil onlarca yakınını kaybetti. Ailesinin üç kuşaktan fertleri yok olurken geriye sadece yaralılar ve büyük bir yıkım kaldı.

Bütün ailesini şehit veren Faize Azzam’ın sarsılmaz mücadelesi ve acı dolu hikayesi

Ben, Faize Nahid Hasan Azzam – lakabım Nezli, 37 yaşındayım. Dul bir kadınım ve üç çocuk annesiyim: Cennet (12), Mariya (7) ve Misk (6). Temel Eğitim lisans mezunuyum. Gazze, Tel el-Hava’da, Kudüs Hastanesi’nin karşısında oturuyordum.

Kocam Yaser Muhammed Yusuf Nezli ve üç çocuğumla birlikte Tel el-Hava’daki evimizde yaşıyorduk. Ailem de yakınlardaki bir binada oturuyordu. Ancak 7 Ekim 2023’te soykırımcı İsrail’in Gazze’ye açtığı savaşla hayatımız tamamen değişti. Tel el-Hava, en çok hedef alınan bölgelerden biriydi: ateş kuşakları, katil İsrail savaş uçaklarından atılan füzeler, F-16’lar ve insansız hava araçları (quadcopters) ölüm ve korku saçıyordu.

Çevremize yönelen bombardıman ve tehditler sonrası, ben üç çocuğumla birlikte ailemle beraber hayatta kalmak için güneye göç etmek zorunda kaldım. Ancak kocam Yaser, evi terk etmeyi reddetti ve orada kaldı. Çocuklarım korkudan titriyordu, biz de tekrar eden tehditler ve güvenlik zorlukları nedeniyle göç etmeye karar verdik.

14 Ekim 2023’te Han Yunus’taki Hamad şehrine göç ettik. Kız kardeşimin dairesinde iki ay kaldık. Daire çok dardı, aile büyük bir kalabalık içindeydi. Ruhsal, bedensel ve ekonomik sıkıntılarla boğuşuyorduk. Ne mahremiyet vardı ne huzur. Her an bir bombardımanın bizi bulacağı korkusuyla yaşadık.

Hamad şehrini boşaltmamız için uyarılar gelince bu kez Refah’a göçtük ve Mısır sınırının karşısında, mezarlığın yanında çadır kurduk. Koşullar insanlık dışıydı: içme suyu yoktu, yiyecek ve ilaç yetersizdi, geceleri dondurucu soğuk vardı. Özellikle de özel bakıma muhtaç kızım Cennet için çok ağırdı. Cennet, doğuştan beyin atrofisi nedeniyle sürekli tedavi ve bakıma muhtaçtı.

6 Mayıs 2024’te işgalci İsrail Rafah’ı işgal edince, tekrar Han Yunus’a, Hamad şehrine dönmek zorunda kaldık. Acılarımız daha da arttı: su taşımak işkenceye dönüştü, yiyecek ve ilaç azaldı, Cennet’in sağlık durumu tedavisizliğin etkisiyle kötüleşti. Sürekli göç, güvensizlik, para sıkıntısı… Her gün hayatımız ve çocukların hayatı için korkuyla yaşıyorduk.

Bu süreçte kocam Yaser, Tel el-Hava’daki evimizden bizi arıyor ve hâlimizi soruyordu. Ancak 20 Haziran 2024’te acı haberi aldık: Yaser şehit oldu. Tel el-Hava’daki kuleler bölgesinde, öğle saatlerinde (12.30 civarında) katil İsrail’in insansız quadcopter’inden açılan ateşle başına ve göğsüne kurşun isabet etti. Kendini korumaya çalışıyordu ama vuruldu. Ablası Nabila’yı arayarak vurulduğunu söyledi. Aile onu bulmaya çıktı fakat ambulans Tel el-Hava’ya giremiyordu. Yaser yaralı hâlde sürünerek güvenli bir yere ulaşmaya çalıştı, ancak başaramadı. Kan izlerini takip eden annesi ve kız kardeşi onu buldu. Hayvan arabasıyla Baptist Hastanesi’ne götürüldü fakat varır varmaz şehit oldu. Yaser’in şehadetiyle dünyam başıma yıkıldı; hayatım durdu. Çocukları babasız, ben ise desteksiz kaldım.

Şubat 2025’te, ateşkes ilanından bir ay sonra, ben ve üç çocuğum Salahaddin Yolu üzerinden Gazze’ye döndük. Yüreğim paramparça ama belki evimi, hatıralarımı bulurum, belki Yaser’i görürüm diye umut ediyordum. Ama dönüşüm çok acı oldu: ne Yaser vardı, ne de evimdeki hatıralar… Hepsi soykırımcı İsrail saldırılarıyla yok edilmişti.

Ben Kudüs Hastanesi’nin karşısındaki evime dönerken, ailem Tel el-Hava’daki Dahduh Caddesi’ndeki apartmanlarına geri döndü. Babam geceleri benim yanımda kalıyor, sabah erkenden kendi evine dönüyordu.

14 Temmuz 2025 sabahı saat 07.10’da ailem bir katliama uğradı. Katil İsrail savaş uçakları Dahduh Caddesi’ndeki dört katlı Azzam Apartmanı’nı füzelerle hedef aldı. Birkaç saniyede dört kat yerle bir oldu. Söylenenlere göre F-16’dan fırlatılan füze ya da patlayıcı varil kullanılmıştı. Apartmanda sivil aileler, göçmenler vardı. Hiçbir askerî hedef yoktu. Uyarı yapılmamıştı. Çevre çadırlarla doluydu.

Ben o sırada evimin yanındaki Buhayri Okulu’ndaydım. Patlama olduğunda deprem sandım. Ardından telefonum çalmaya başladı: babam, kardeşlerim, onların eşleri, çocukları, halalarım, kuzenlerim… Hepsi şehit olmuş ya da yaralanmıştı. Kardeşim Hüsam’a ulaşmaya çalıştım, cevap vermedi. Ambulansların cesetleri taşıdığını duydum. Şok ve sinir krizine girdim. Eve koşarak vardığımda ise karşımda tarifsiz bir manzara vardı: yanmış, parçalanmış bedenler… Gözlerim ve kalbim bu acıya dayanamadı. Hastaneye gidip cenazeleri görmeye bile cesaret edemedim.

Apartmanda göçmen akrabalarımız da vardı. Çoğu şehit oldu. Annem Sabiha Yusuf Ali Dahduh (Azzam), 69 yaşında, ağır yanıklar ve kırıklarla yaralı kurtuldu. Kız kardeşim Neda Nahid Azzam (26), başından yaralandı ve vücudu morluklarla doldu. Kardeşim Hüsam’ın kızı Judy (9), çok ağır yaralandı: kafatası kırıldı, beynine hava girdi, dalağı alındı, yüzü parçalandı, sağ gözünü kaybetti. Vücudu kırık ve yanıklarla doluydu. Sağ bacağına platin takıldı. Şifa Hastanesi’ne kaldırıldı. 3 Ağustos 2025’te annesinin ailesinin evine taburcu edildi ama hâlâ yurtdışında acil tedaviye ihtiyaç duyuyor.

Katliamda şehit olanlar arasında:

  • Babam Nahid Hasan Muhammed Azzam (66)
  • Ağabeyim Hüsam Nahid Hasan Azzam (43)
  • Eşi Diana Nasır Hasan Azzam (35) – matematik doktorası yapıyordu
  • Çocukları: Abdurrahman (13,5), Lana (16), Emir (1)
  • Kardeşim Muhammed Nahid Azzam (35), muhasebe lisans mezunu. Önce ağır yaralandı, iç organları parçalandı, böbrekleri alındı. 15 Temmuz 2025 gecesi 02.00’de şehit oldu.
  • Onun eşi Meryem Bilal Ramalavi, daha önce 23 Ekim 2023’te Zeytun’daki katliamda şehit olmuştu. O gün sekiz kişi şehit oldu. Muhammed mucizeyle kurtulmuştu, ama sonunda aile katliamında şehit oldu.
  • Kardeşim Mahmud’un eşi Şehd Subhi Sıyyfi (24), üniversite son sınıf mühendislik öğrencisi. Başından vurularak şehit oldu.
  • Çocukları: Usame (2,5) ve Ratib (1), onlar da şehit oldu.
  • Kardeşim Ahmed’in eşi Dua Ziyad Azzam (22), altı aylık hamileydi. O da şehit oldu. Oğlu Kerim (1,5) da şehit oldu.
  • Halam Roda Hasan Muhammed Azzam (51), daha önce Deyr el-Belah’ta ağır yaralanmıştı. Mısır’da tedavi görürken iki kızı Hind (23) ve İslam (31) şehit oldu. İslam’ın çocukları Lina (7) ve İbrahim (7 ay) da şehit oldu.
  • Halamın oğlu Ala Cem’a Azzam (23) hâlâ enkaz altında. Onun eşi Nercis Azzam (21) ve bebekleri Kenan (6 ay) da şehit oldu.
  • Göçmen kuzenlerimizden: Mümin Ziyad Azzam (28), Sara Ziyad Azzam (19), Lina Ziyad Hasan Azzam (24, hamileydi, 2 aylık), oğlu Emir (1) şehit oldu.
  • Amcam Naser’in kızları Mey (32) ve Lara (31) şehit oldu. Küçük torun Diana Ala Azzam (1) da şehit oldu.

Bir günde koca aileler silindi. Küçükler, büyükler, kadınlar, bebekler, hastalar, öğrenciler… Hepsi soykırımcı İsrail’in saldırısında şehit oldu. Geride kapanmaz bir yara ve toplu bir mezar kaldı.

Evimiz artık ev değil… Ailemin toplu mezarı. Benim sesimse bu katliamı dünyaya anlatan acı bir tanıklık. Onlar sayı değil, birer hayattı. Katil İsrail onları bir anda yok etti. Herkes bilsin ki, bu bir savaş değil soykırımdı.

Kaynak: pchrgaza.org