ABD'de 'gizli yer altı şehirleri' tartışması yeniden alevlendi
ABD'de eski Bakan Yardımcısı Catherine Austin Fitts'in hükümetin insan neslinin yok olması ihtimaline karşı "gizli yer altı şehirleri ve üsleri" inşa ettiğini öne sürmesi, ülkedeki yer altı şehirleri ve sığınak tartışmalarını yeniden gündeme getirdi.

Eski Fox News sunucusu Tucker Carlson'ın YouTube kanalında 28 Nisan'da yayımlanan röportajında, eski Başkan George H. W. Bush döneminde İskan ve Kentsel Kalkınma Bakan Yardımcılığı yapan Fitts'in, 1998-2015 yıllarında ABD Savunma Bakanlığı ile İskan ve Kentsel Kalkınma Bakanlığı bünyesinde yapılan 21 trilyon dolarlık yetkisiz harcamanın, halktan gizlenen yer altı şehirleri ve ulaşım sistemlerinin inşasında kullanıldığını iddia etmesi sonrası yer altı şehirleri ve ulaşım sistemlerine ilişkin tartışmalar alevlendi.
Olağanüstü sayıda yer altı üsleri ve ulaşım sistemleri yaptıklarını, bazı örneklerinin ABD ana karası dışındaki okyanusların altına inşa edildiğini öne süren Fitts, bu altyapıların insan neslinin yok olabileceği durumda elitlerin hayatta kalmasını sağlamak amacıyla kurulduğunu, aynı zamanda gizli uzay programı gibi projeler için de kullanılabileceğini öne sürdü.
Michigan Eyalet Üniversitesinden ekonomist Mark Skidmore'un 2017'de yayımladığı, 1998-2015 yıllarında "Savunma ile İskan ve Kentsel Kalkınma bakanlıklarında 21 trilyon dolarlık yetkisiz harcama" olduğu yönündeki raporuna atıfta bulunan Fitts, bu harcamanın insanlığın yok olma tehdidiyle karşı karşıya kaldığı senaryoda kullanılmak üzere harcandığını belirtti.
Fitts, "İki yıl boyunca bu paranın nereye gittiğini araştırdım ve ABD içinde en az 170 gizli tesisin varlığına dair veriye ulaştım." dedi.
"Hükümet, artık bu tür raporlar üretmiyor"
Bakanlıklardaki "21 trilyon dolarlık yetkisiz harcama"ya ilişkin raporu ortaya çıkaran Skidmore, AA muhabirine bunun yer altı altyapı projeleri gibi gizli harcamalarla ilişkilendirilip ilişkilendirilemeyeceğiyle ilgili henüz net sonuca varılamadığını söyledi.
Skidmore, ABD Başkanı Donald Trump'ın ilk başkanlık döneminde uygulamaya giren FASAB Standardı 56'nın, hükümetin finansal raporlarında şeffaflık sorunları yarattığını belirterek, "Standart 56'nın uygulanmasıyla birlikte, bu tür belgelendirilemeyen işlemleri takip etmek artık mümkün değil. Hükümet, artık bu tür raporlar üretmiyor. En azından ben bulamadım." dedi.
ABD'deki yer altı altyapılarıyla ilgili soru işaretlerine değinen Skidmore, Cheyenne Mountain ve 11 Eylül saldırılarının ardından Kongre üyelerinin sığındığı Mount Weather gibi askeri üsleri örnek gösterdi.
Skidmore, bu askeri üslerin altyapısı ve büyüklüğüne dikkati çekerek, 21 trilyon dolarlık bütçenin yer altı şehirlerinin kurulup kurulmamasında kullanıldığı sorusunun gayet mantıklı olduğunu ifade etti.
Bu üslerin, özellikle Soğuk Savaş dönemi ve sonrasında devletin kriz yönetimi ve süreklilik programları çerçevesinde kritik öneme sahip olduğunu belirten Skidmore, bu tür yapılarla ilişkili gizli harcamalar konusunda daha fazla araştırma yapılması gerektiğine inandığını söyledi.
Skidmore, araştırma sırasında elde ettiği verilerin 1998 ile 2015 yılları arasında yayımlanan ABD Federal Hükümeti kaynaklarına dayandığını ve bu süreçte tespit edilen büyük finansal uyumsuzlukların, bazı altyapı projelerine ilişkin harcamalarla bağlantılı olabileceğini dile getirdi.
Soğuk Savaş'tan bugüne yer altı yapıları
ABD'nin yer altı sığınak inşası konusundaki tarihsel geçmişi Soğuk Savaş yıllarına uzanıyor.
1950'li yıllardan itibaren nükleer savaş tehdidine karşı oluşturulan Cheyenne Mountain, Raven Rock ve Mount Weather gibi yer altı tesisleri, devletin hayatta kalma ve kriz yönetimi stratejilerinin parçası olarak inşa edildi.
Sivil Savunma Ajansının 1960'larda yürüttüğü projelerde yer altı barınaklarının yalnızca askeri değil federal yönetimin devamlılığı (Continuity of Government-COG) için de kritik öneme sahip olduğu vurgulanıyordu.
11 Eylül saldırıları sonrası bu sistemlerin güncellenerek yeniden gündeme geldiği biliniyor.
Öte yandan bugün COG gibi stratejik programların, kamu denetiminden uzak biçimde genişletilmesi nedeniyle, "gizli altyapılar" etrafında komplo teorilerine zemin hazırladığına işaret ediliyor.
Yer altı şehirleri, altyapının sürdürülebilir olması için kritik
ABD'de yer altı altyapılarına yönelik akademik ve teknik araştırmalar, büyük şehirlerin gelecekteki ihtiyaçlarına yanıt vermeyi amaçlarken kamuoyuna yansıyan bazı spekülatif iddialarla doğrudan örtüşmüyor.
Kentsel planlama, altyapı yönetimi ve sürdürülebilirlik başlıkları altında yapılan bilimsel çalışmalar, yer altı alanlarının ulaşım, enerji, afet yönetimi ve şehirleşme bağlamında nasıl değerlendirilebileceğini ortaya koyuyor.
ABD Ulusal Bilimler Akademisince yayımlanan "Underground Engineering for Sustainable Urban Development" başlıklı raporda, yer altı mühendisliğinin özellikle metropollerdeki arazi kullanım baskısını azaltmak ve altyapı sistemlerini daha dayanıklı hale getirmek için kritik bir alan olduğu vurgulanıyor.
Benzer şekilde, Avrupa merkezli bazı araştırmalar da "Derin Şehir (Deep City)" Modeli kapsamında yer altı alanlarının stratejik önemine işaret ediyor. Bu çalışmalarda su yönetimi, ulaşım tünelleri ve yer altı veri merkezleri gibi uygulamalara odaklanılıyor.
Öte yandan, ABD Kongresine sunulan bazı güvenlik odaklı raporlar, Soğuk Savaş döneminden kalma yer altı tesislerinin "kritik altyapının korunması" kapsamında modernize edilerek kullanılmaya devam ettiğini gösteriyor.
Bu kapsamda Cheyenne Mountain, Raven Rock ve Mount Weather gibi üsler öne çıkıyor.
Tüm bu akademik ve kurumsal kaynaklar, ABD'de geniş ölçekli yer altı yapılarının varlığını teknik ve stratejik çerçevede inceliyor ancak bu yapıların milyarlarca dolarlık gizli harcamalarla inşa edildiği ya da sadece belirli elit grupların kullanımına yönelik hazırlandığına dair kamuya açık, bilimsel nitelikte bulguya rastlanmıyor.
"Hiçbir zaman sürekli konuşulan bir tema haline gelmedi"
Syracuse Üniversitesinden Prof. Dr. Michael Barkun, bu tür söylemlerin ABD'deki komplo kültüründe uzun süredir yer aldığını belirterek, "(Yer altı şehirleri) Hiçbir zaman sürekli konuşulan bir tema haline gelmedi." dedi.
Soğuk Savaş dönemindeki nükleer sığınak vurgusunun bu anlatılarda etkili olabileceğini belirten Barkun, "Zamanla daha çok gizli hükümet tünellerine odaklanıldı. Sığınak teması ise son yıllarda yeniden moda haline geldi." değerlendirmesinde bulundu.
Bu tür komplo anlatılarının tek nedene dayandırılamayacağını vurgulayan Barkun, "Büyük açık alanların, yüksek kamu bütçelerinin ve komplo zihniyetine sahip kişilerin olduğu yerlerde bu tür fikirlerin gelişmesi kaçınılmaz hale geliyor." ifadesini kullandı.