Zülküf Er'in kaleminden Mücahid Haksever'in duygulu yüklü sesinden Şehid Aytacım!

Davasına ve ahdine sadık zamanımızın Mus'ab bin Umeyr'i Aytaç Baran'ın şehadet yıl dönümünde Zülküf Er'in kaleminden ve Mücahid Haksever'in duygu yüklü sesinden Şehid Aytacım!

Yasinler okunuyordu o sabah Yusuf yüzlü bir yiğidin yüreğinin arşında, arşınlarken Amed küçelerini… Yasin miydi yürüyen önünde,  Hasan mı yoksa Riyad mıydı o, Aytaç Aytaç, diye çağıran? Farkındaydı Aytaç o sabah da her zamanki gibi hem davasının hem kavgasının hem de yüreğinde yeşeren şehadet sevdasının…

Küçeler kadar kadim bir mektebin baş müderrisi olarak gönülleri ihya ediyor, Yasinler yetiştiriyor ve baran baran şehadet kokuyordu.

Adamlığını Dava ile birleştirip gerçek bir Dava Adamı olmanın doruklarında seyr-ü sülük etmenin elbette bir bedeli, bir karşılığı olacaktı… Dava’nın farkında olup onu ayet ayet yaşamanın bir mükâfatı olmalıydı elbette…

Hani şehidler gülümsemişti ya yarım sene önce Amed semalarından… Hani yeşil kuşlar konmuştu ya Amed surlarının ta üstüne… İşte o gün çizilen o Cennet tablosunun ressamı Aytac’ı beklemişti adeta o tabloyu asmak için Firdevs’in nurdan duvarına…

Sanki Şehidim Aytaç Baranımdı Ahzap 23’ün nüzul sebebi… Günde kaç kez inerdi ki bir ayet bir yüreğe,  şehadet sevdalısı bir yiğidin İhya Mektebi olan farkındalık ve sadakat dünyasına…

Beklemekteydi Aytaç ayet ayet sıranın kendisine gelmesini. Yasin’e varıp Amed semalarından nur simalı gülümsemeler eşliğinde, Zalimler için yaşasın cehennem, deyu Hüseyni bir çağrı olmayı…

Mü’minlerden öyle erler vardır ki, Allah’a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir. (Ahzap 23)

Sözünü yerine getirip sadık bir şekilde Rahman’a varan her şehidin ardından binlerce kez iç çekmiş, her şehidin ardından binlerce kez söz vermişti. O günün hasretiyle mecnun yüreğinde kudsi Leylasını büyütürken yanıp tutuşmuştu adeta vuslat umuduyla gün be gün şehid be şehid…

Nihayet Vuslat gülümsemişti Aytac’a da Amed semalarından… Yasin el sallıyor; Şehid Turan, hadi kardaşım nerde kaldın? Cennet seni sorup duruyor, diye sitem ediyordu adeta.

Riyad,  Ma zorlami dir şehadet saa da yakışi, ne beklisen bremın, deyip duruyordu kaç zamandır. Hasan bir yandan Hüseyin ve Cumali öte yandan gülümseyip duruyordu Cennet Cennet…

Şehadet saati gelip çatmıştı… Aytaç ve vuslat arasında birkaç mermilik nefes kalmıştı artık… Zalimler korkak bir pusunun gölgesinde zelil bir saldırıyla saldırmıştılar…

Aytaç verdiği sözü tutmuş ve vuslatına ermişti…

İhanet kokusu var Amed sokaklarında
Zilletin azgınlığı korkunun kullarında
Şeytanlar kalem kırmış kurt sürüsü pusuda
İnsanlığın baş tacı vahşetin namlusunda

Şehadet öğretmeni davamızın baş tacı
Mazlumların gözyaşı anasının Aytacı
Şehadetin milattır ateşledi kıyamı
Sen Yasin’e varmadan zalim tattı azabı

Yusuf yüzlü şehidim Ey Amed’in aslanı
Ruhundaki güzellik nur kılardı simanı
Şehid gibi yaşadın sahiplendin davayı
Şehadetle süsledin mübarek hayatını

Rahmet dolu bir Baran şehidim Aytaç Hoca
Adadı hiç yılmadan tüm ömrünü davaya
İlim edep ve hayâ Hamza lazımsa Hamza
Davasının farkında Şehidim Aytaç Hoca

Sevinmesinler asla eli kanlı kuklalar
Şu ihya mektebinde Aytaç gibi binler var
Dillerinde şehadet ellerinde Zülfikar
And olsun ki Allah’a Aytac’ın yolundalar.

Zülküf Er / Habernas