Japon Müslüman Hoshino: İslam’ın en güzel öğretisi kendini tanımaya ulaşabilmektir
Müslüman olan Japon kadın Atsuko Hoshino, “İslam'da gördüğüm en güzel şey doğru bir kendini tanımaya ulaşmaktır ve bunu İslam bize öğretiyor.” dedi.

Jundishapur Ahvaz Tıp Üniversitesi'nde ‘Tokyo’da Doğmak’ kitabının imza törenine katılan Müslüman Japon kadın Atsuko Hoshino ile yapılan söyleşinden bir bölüm.
Müslüman olan bu hanımefendi konuşmasına şu sözlerle başladı: "On dokuz yıl önce Kur'an ve İslam ile tanıştım. Beş kişilik bir ailede doğdum. Japonya'da çoğu insan Şinto ve Budizm dinine mensup ve bir miktar da Hristiyan var. Japonya’da yirmi iki bin Müslüman var, bunların yüzde sekseni Japon asıllı değil."
Japonya’da başka yerlerde olmayan ilginç bir durum var; bu ülkede bazı insanlar iki dine aynı anda mensup, yani hem Şinto hem de Budist olabiliyorlar. Ben böyle bir ortamda büyüdüm. Hristiyanlıkla da biraz tanışıklığım vardı çünkü amcam bir İncil öğretmeni ve misyonerdi. Meraklıydım ve bu dünya hakkında pek çok sorum vardı; nereden geldiğimi ve nereye gittiğimi sorguluyordum. İçimde ve dışımda her şeyin hareket halinde olduğunu, durağan olmadığını hissediyordum. Hepimiz yolcuyuz, ama varış noktamızı bilmiyordum. Yolcu olup da hedefimizi bilmemek çok kötü bir durum. Bu sorularıma rağmen eğitimime devam ettim.
Boşluk hissi yaşıyordum ve kendimi yeni arkadaşlarla gezmeye, müzik dinlemeye ve konserlere gitmeye veriyordum. Bu meşgaleler bana iyi geliyordu, ama adeta bağımlı olmuştum; konserlere gittiğimde kendimi iyi hissediyordum, gitmediğimde ise aynı boşluk duygusu geri geliyordu. Televizyondan İslam adını duymuştum; herkes onu terör dini olarak tanımlıyordu. 11 Eylül olayı ve ardından gelen Kur'an yakma olayları dikkatimi İslam’a çekti. İslam düşmanlarının bu dini yok etmek için çok çaba sarf ettiğini gördüm. Kendime, 'Neden bu kadar İslam ile sorunları var?' diye sordum. İslam’da başka dinlerde olmayan ne var? Bu soruların peşine düştüm ve İslam hakkında araştırmalar yapmaya başladım. İslam hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak istiyordum.
Maalesef İslam dini hakkında yeterince bilgilendirme yapılmıyor, oysa İslam evrensel bir din ve çok uzun bir tarihe sahip. İslam hakkında söylenenlerin gerçek İslam ile farklı ve hatta tamamen zıt olduğunu fark ettim. İslam, savaş değil barış dinidir. Müslümanların, İslam Peygamberi’nden önceki tüm peygamberlere büyük saygı gösterdiğini bilmiyordum. Müslümanların birbirleriyle karşılaştıklarında 'Selam' dediklerinde hem selamlaştıklarını hem de dua ettiklerini öğrenmek beni etkiledi; yani daha başta birbirlerine sağlık ve güven dileğinde bulunuyorlar.
İslam hakkında ilgimi çeken başka bir nokta, kadınların İslam’da yeri olmadığına dair duyduğum söylemlerdi. Fakat araştırdığımda tam tersini gördüm; bu dine göre, bir kız çocuğu cennetin kapılarından biridir ve bir kadın evlendiğinde kocasının dininin yarısını tamamlar. 'Cennet annelerin ayakları altındadır' hadisinde olduğu gibi, annelere büyük değer verilirken, Budizm'de kadın her durumda 'temiz değil' olarak kabul ediliyor ve kutsal yerlere girmesine izin verilmiyor. Geleneksel Japon kültüründe ebeveynlere saygı önemlidir, ancak bunun yanında katı bir erkek egemenliği vardır.
İslam'ın bilimle ilgisi olmadığını söylüyorlardı, ancak Kur'an'ı incelediğimde sürekli akla ve düşünceye davet ettiğini gördüm. Oysa Hristiyanlıkta bize bir şeyi anlamamız gerekmediği, sadece kabul etmemizin yeterli olduğu söylenirdi. İslam'da akıl ve mantık önemlidir ve bu yüzden İslam tarihinde birçok bilim insanı yetişmiştir. Kur'an, 1400 yıl önce bugün keşfedilen bilimlere işaret etmiştir.
Kur'an'ın insanlar arasındaki farklılıklara bakışı da çok güzel bir konudur. 17 yaşında Amerika'ya gittiğimde orada ırk ayrımcılığını gördüm. Bu ülkede beyazların ve siyahilerin kiliseleri bile ayrıydı. Oysa Kur'an’da insanların ten renginin, bilgisi olanlar için Allah’ın bir işareti olduğu belirtilir; bu farklılıklar ayrımcılık için değildir. Kur'an’a göre, kadın ya da erkek, beyaz ya da siyah olmak üstünlük ölçüsü değildir. Bu gerçekten çok güzel. Başlangıçta İslam'la tanışmamış olduğum için bunlar benim için çok etkileyiciydi.
"Dünyadaki tüm Müslümanların aynı kıbleye yönelerek aynı ibadeti yapması bana çok ilginç ve güzel geldi; bu, bütün Müslümanları birleştiriyor. Hayatın amacı hakkında tatmin edici bir yanıt bulmak için tüm mezhepleri inceledim, fakat bu sorunun cevabını Kur'an’da buldum. Allah, Kur'an’da insanları ve cinleri sadece kendisine ibadet etmeleri için yarattığını söylüyor.
Ayrıca manevi bir deneyimim oldu. Kur'an’a aşık olmuştum, ancak okuyamıyordum, sadece tercümesini okuyordum. Bir gün Kur'an okurken Yasin Suresi’ne geldiğimde etrafımın aydınlandığını hissettim ve içimden bir ses, 'Endişelenme ve bize doğru gel,' diyordu. Bu bana çok iyi hissettirdi. Daha sonra Yasin’in Kur'an’ın kalbi olduğunu öğrendim ve suredeki bir ayetin, 'Babaları uyarılmamış olanlara hitap ettiğini' okudum, yani bana. Kur'an evrensel bir kitap olmasına rağmen, o an Allah’ın bana özel olarak seslendiğini hissettim. Ardından, bulunduğum yerdeki en büyük İslami merkezle iletişime geçtim ve Müslüman oldum.
İslam’da gördüğüm en güzel şey, doğru bir kendini tanımaya ulaşmaktır. İslam bize bunu öğretiyor. Japonya’da yüksek intihar oranı, büyük ölçüde boşluk hissinden kaynaklanıyor ve ben de aynı noktaya gelmiştim; hatta intihara kalkıştım ama Allah’a şükür sonuçsuz kaldı. Şunu anladım ki, hedeflerimiz bu dünyada değil, öteki dünyada olmalı, ve bunu fark ettikten sonra pek çok sorun benim için çözüldü.
İnsanın, elde ettiği değerlerin ve ahlakın ruhunda kalıcı olarak yaşaması, bu dünya ile sınırlı olmaması çok umut verici. Müslüman olduktan sonra altı yıl Japonya’da kaldım. İlk başta benimle ilişkisini kesen aileme İslam’ı davranışlarımla göstermeye çalıştım; sonra bana 'Değiştin, aferin!' dediler. Bana katılmıyorlardı ama artık karşı da çıkmıyorlardı; çünkü onlara daha fazla sabır, saygı ve sevgi göstermeye çalıştım.
Müslüman olduktan sonra Japonya’da karşılaştığım zorluklardan biri helal gıda temin etmekti. Daha ciddi zorluklarım da vardı; örneğin, tesettürlü bir şekilde çalışabileceğim bir iş arıyordum. Hijyen şartlarına uygun olarak çalışanların kapalı giyinmek zorunda olduğu bir fabrika buldum. Bu işte çalışmak fiziksel olarak zorlayıcıydı, ancak sahip olduğum motivasyon sayesinde bu iş benim için tatlı bir deneyime dönüştü ve kimse bana müdahale etmiyordu.