Hamaney'in Trump'la müzakereye karşı çıkmasıyla İran-ABD ilişkileri belirsizleşti

İran, ekonomik zorlukları aşmak için ABD ile nükleer müzakerelere yeniden başlama isteğiyle hareket eden hükümetin, Hamaney'in müzakerelere karşı olan görüşlerini kabul etmesiyle ABD ile ilişkiler ve nükleer anlaşmanın geleceğini belirsizleştirdi.

Hamaney'in Trump'la müzakereye karşı çıkmasıyla İran-ABD ilişkileri belirsizleşti

Bu durum, İran'ın dış politikada ABD ile ilişkilere yönelik yaklaşımını yeniden şekillendirirken, ekonomik krizle başa çıkma stratejisinin de nasıl gelişeceği konusunda belirsizlikler doğuruyor.

Özellikle ABD Başkanı Donald Trump'ın 2018'de uyguladığı yaptırımlar nedeniyle uzun süredir ağır ekonomik zorluklarla mücadele eden İran'da hükümet yetkilileri son zamanlarda bu durumu aşabilmek için ABD ile nükleer müzakerelere yeniden başlama ve yaptırımların kaldırılmasına yönelik isteklerini sıkça dile getiriyordu. Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan ve Dışişleri Bakanı Abbas Erakçi gibi üst düzey isimler, İran'ın ekonomik krizle başa çıkabilmesi için ABD ile müzakerelere açık olduklarını belirtti ve uluslararası topluma İran'ın nükleer anlaşmayı yeniden canlandırmaya hazır olduğu yönünde açıklamalarda bulundu. Bu açıklamalar, hem iç kamuoyunda hem de dünya çapında olumlu karşılandı.

İran'a ağır yaptırımların mimarı Trump'ın ABD'de yeniden başkan seçilmesi ve Tahran'ı hem tehdit etmesi hem de müzakere isteğinde bulunması İran'da dikkatle izlendi ancak bu açıklamaların gerçekte ne kadar anlam taşıdığı, özellikle Trump'ın geçmişte İran ile yaptığı anlaşmadan tek taraflı olarak çekilmesi ve yaptırımları yeniden uygulamaya koyması düşünüldüğünde, birçok İranlı yetkili için sorgulanmaya başlandı.

İki ülkenin yeniden müzakerelere hazırlandığı düşünülürken ülkenin en üst otoritesi Ayetullah Ali Hamaney, 8 Şubat'ta nükleer müzakerelere dair hükümetin açıklamalarına karşı sert bir tutum sergileyerek, ABD ile müzakerelerin kesinlikle İran'ın ulusal çıkarlarına uygun olmayacağını belirten bir konuşma yaptı. Hamaney, ABD'nin 2015 yılında imzaladığı nükleer anlaşmadan Trump döneminde tek taraflı olarak çekilmesini hatırlatarak, "Böyle bir hükümet ile müzakere etmek akıllıca, bilgece veya onurlu bir şey değildir." dedi. İran lideri, bu açıklamayla, hükümetin ABD ile çözüm arayışını sert bir şekilde reddetti ve hükümetin bu yöndeki diplomatik planlarını boşa çıkardı.

Hamaney’in açıklamalarının ardından hükümetin tutumu hızla değişti. Hükümet yetkilileri, ABD'nin uyguladığı baskılar ve yaptırımların devam etmesi durumunda müzakerelerin anlamlı olmayacağını ifade etti. Daha önce dile getirdikleri nükleer müzakerelere dair umutları geriye çekti. Dışişleri Bakan Erakçi, ABD'nin şartsız olarak yaptırımları kaldırmaması durumunda İran'ın müzakerelere girmesinin doğru olmayacağını belirtti. Bu tutum, ABD ile ilişkiler ve nükleer anlaşmanın geleceği konusunda İran'ın dış politika yönelimlerini daha da belirsizleştirdi.

"Müzakereler hala tarafların gündeminde"

Konuya ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulunan Tahran İslami Azad Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü Öğretim Üyesi Hamid Ruşençeşm, mevcut koşullar ve İran ile ABD arasındaki tarihi deneyim göz önüne alındığında iki ülke arasında müzakerelerin yürütülmesinin karmaşık bir süreç olduğunun kabul edilmesi gerektiğini söyledi.

Özellikle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) tarafından onaylanan uluslararası anlaşma olan nükleer anlaşmadan Trump'ın 2018'de ülkesini tek taraflı çekmesinin İran'da ABD'ye karşı güvensizliği daha da derinleştirdiğine dikkati çeken Ruşençeşm, "Görünen o ki, müzakereler hala tarafların gündeminde ancak bu süreç, tarafların masada ellerini güçlü tutma çabası nedeniyle karşılıklı azami taleplerle başlamış durumda. Dünyanın ve bölgenin mevcut yapısında, müzakerenin sorunu çözmede önemli bir ağırlığı var ve stratejistler de bunu bu eksende analiz ediyorlar ancak bu gerginliğin müzakere noktasına ne zaman varacağı mevcut zorlukların derin bir şekilde değerlendirilmesine ihtiyaç duyuyor." değerlendirmesinde bulundu.

İran için müzakerelerin stratejik ilişkilerde "bir taktik ve prosedür" olduğunu söyleyen Ruşençeşm, hükümette Batı ile etkileşim kurmada daha kabiliyetli reformistlerin bulunmasının müzakerelerin hayata geçirilmesi için önemli bir faktör olduğunu belirtti.

Buna karşılık İran'ın tavizler vererek ve başarısızlıkla sonuçlanacak bir müzakereyi kabul etmeyeceğini dile getiren Ruşençeşm, "Çünkü müzakere, etkileşim ve karşılıklı çıkarlar üzerinde anlaşmak anlamına gelir. ABD'nin müzakere düzeyinde daha fazla taviz koparmak için üstünlük sağlamaya çalıştığı görülüyor ancak bu nihayetinde İran'ın kabulüne ve çıkarlarının güvence altına alınmasına bağlı olacaktır." dedi.

"İran, ulusal çıkarlarını koruyan ilkelerde kimseyle uzlaşmaz bir tutum içinde değildir"

İranlı uluslararası ilişkiler uzmanı Saman Niyazi de Trump'ın müzakere isteğini baskı politikasını kullanarak İran'ı müzakere masasına çekme çabası olarak değerlendirdi ancak bunun mümkün olmayacağını belirtti.

Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanı'nın da devletin makro politikaları içinde ve İran halkı adına ilkelere bağlı kalarak müzakere etme imkanı olduğunu söyleyen Niyazi, "Buna karşılık hangi aklı başında insan, daha önce verdiği sözleri tutmamış ve uluslararası sadakat ilkelerine bağlı kalma belirtisi göstermeyen bir müzakereciyle, kendi halkının meşru hakları konusunda müzakere edebilir? Devrim liderinin de ifade ettiği gibi, mevcut şartlarda müzakere, şeref, akıl ve onur temelinde yürütülemeyeceği için şimdilik söz konusu değildir." şeklinde konuştu.

Bu konuda hükümetin muhafazakar veya reformist olmasının önemi olmadığını dile getiren Niyazi, "Bu düzeydeki müzakerelerin esas itibarıyla sabit prensipleri vardır. Dolayısıyla bu kategoride reformist ya da muhafazakar olmak sadece içsel bir göstergedir. Genel politikaların, ulusal çıkarlar gözetilerek yürütülmesinde, görüş ve uygulama birliği esastır." dedi.

Trump'ın yaptırımları şiddetlendirme tehditlerine ilişkin ise Niyazi, "Tüm yaptırımlar zaten uygulandı. İran bu yaptırımlara karşı içerideki gücüne yerli imkanlarına ve uluslararası değer sistemlerine bağlılığı ve antlaşmalara saygıyı medeni davranış olarak tanımlayan akıllıca bir dış politikaya dayanarak karşı çıkıyor. Elbette ki ulusal çıkarları hedef alan hiçbir eylem de karşılıksız kalmayacaktır." ifadelerini kullandı.

Hamaney'in ABD ile müzakerelere karşı tutumunun bu konuda artık kırmızı çizginin çekilmiş olduğu anlamına geldiğini söyleyen Niyazi, "İran, zaaf durumunda değil ve ulusal çıkarlarını koruyan ilkelerde kimseyle uzlaşmaz bir tutum içinde de değildir. Siyasi sistemimizin temel ilkesi İran milletinin onuruna, şerefine, tarihi ve kültürel saygınlığına saygı göstermektir." dedi.