Doğu Türkistan Milli Meclisi Başkanı: Çinliler mahremimize giriyor

Bugün erkekler kamplarda ve cezaevlerinde. Onların kızlarının, hanımlarının, ve ailelerinin bulunduğu mahremlere ise 'kardeş aile' projesi adı altında Çinli işçiler ve memurlar yerleştirerek bir ahlaksızlığı, bir zulmü yaşatıyorlar.

Doğu Türkistan Milli Meclisi Başkanı:  Çinliler mahremimize giriyor

Doğu Türkistan Milli Meclisi Başkanı Seyit Tümtürk, Türkiye'nin Doğu Türkistan'da yaşananları yerinde incelemek üzere bölgeye göndermeyi planladığı heyetle ilgili uyarılarda bulunarak, "Heyet, Çin'in katliamlarını meşrulaştıracaksa gitmesinden, gitmemesi daha uygundur ve gitmesinin hiçbir kıymeti yok. Tam aksine bize zarar verir." dedi.

"Doğu Türkistan'da işgal 70 yıldır devam ediyor"

Yakın tarihte bölgede iki devlet kurulduğunu belirten ancak son 70 yıldır asimilasyona maruz kaldıklarını kaydeden Seyit Tümtürk, "Doğu Türkistan 1949'a kadar, 1933'te Kaşgar'da kurulan Doğu Türkistan Cumhuriyeti ve 1944'te Gulca'da kurulan Doğu Türkistan Cumhuriyetleri ile yakın tarihimizde iki defa bağımsız devlet olmuş bir bölge. 1949'da Mao'nun işgaliyle birlikte bugün Çin işgali 70 yıldır coğrafyamızda hüküm sürüyor. Çin 70 yıldır sistematik bir asimilasyon politikasını bugünkü uygulamalarıyla adeta soykırım derecesine taşımış durumda." şeklinde konuştu.

"Çin, enerji ihtiyacının 3'te birini Doğu Türkistan'dan karşılıyor"

"Çin'in enerji ihtiyacının 3'te birden fazlası Doğu Türkistan'dan karşılanıyor. Doğu Türkistan, Çin için jeopolitik ve stratejik açıdan da çok önemli bir stratejik konuma sahip. Çin'in bugün Kuşak ve Yol Projesi olarak dünyaya sunmuş olduğu refah, huzur ve barış olarak lanse ettiği fakat yayılmacı politikalarının perde arkasındaki bu görüntü yeraltı ve yerüstü kaynakları ve stratejik öneminin Doğu Türkistan'ın işgali ve bugün de o bölgeyi tamamen Çinlileştirme girişimlerinin olduğu bir dönemi yaşıyoruz."

"Son 3 yıldaki uygulamalar (toplama kampları), 67 yıllık zulmü mumla aratıyor"

Bölgedeki toplama kamplarıyla ilgili konuşan Tümtürk, son 3 yıldır yaşananların 70 yıllık Çin hakimiyeti döneminde en ağırı olduğunu dile getirdi:

"Toplama kampları çok trajik ve çok içler acısı bir durum. Çin, 2016'da Tibet'teki insan hakları ihlalleriyle bilinen valisini Doğu Türkistan'a bölge valisi olarak atadı. 2016'dan sonra Doğu Türkistan'da zaten 67 yıldır uygulanan zulüm adeta mumla aranır hale geldi ki son 3 yıldır kamplar inşa edildi. Birleşmiş Milletler ve Avrupa Parlamentosu'nun açıklamalarına göre 1 milyon civarında Uygur Türkü bugün kamplarda işkence görüyor. Kampların kapatılmasıyla ilgili hem BM hem de AB Parlamentosu'nun tavsiye niteliğinde kararları var. Çin buna rağmen kampların olmadığını ve böylesi bir zulmün işlenmediğini belirterek yapılan soykırım derecesindeki asimilasyon politikalarını inkar etti. Ancak kamplarda işkence gören mağdurların açıklamaları ve uydu görüntüleri, Çin'i inkar etmekten vazgeçirdi. Pekin, 2018'in sonunda işkence kamplarını kabul etmek zorunda kaldı. Ancak burada da bir yalan ve bir dezenformasyonla 'evet burada bir kamp vardı ve biz burada fikri ıslahat ve ideolojik arındırma yapıyoruz.' diyerek yapmış olduğu işkenceleri gölgelemeye, örtbas etmeye çalıştı. Abdurrahim Heyit, Profesör İlham Tohti, din alimi Muhammed Salih gibi birçok entelektüel şahsiyetlerin, bilim insanlarının ve iş insanlarının hangi mesleki eğitime ihtiyacı var? Bunu sorgulamak istiyoruz.

"Uygur erkekler toplama kampında ve cezaevinde, Çinli erkekler mahremlerimize giriyor"

Çin'in uygulamalarına dünyada yeteri kadar tepki gösterilmediğine işaret eden Doğu Türkistan Milli Meclisi Başkanı Tümtürk, "Bugünkü uygulama, 1940'larda Nazi Almanyası'nda Hitlerin Yahudilere uyguladığı soykırımın bir başka versiyonu. Daha modern, daha çağdaş ama daha zalimane. Hitler, Yahudilerin canlarına kastetti. Ancak Çinliler, Şi Cinping iktidarı, Doğu Türkistan'da tahmini olarak 5 milyona yakın kamplardaki Doğu Türkistan'ın Müslüman halkına hem inançlarını yasaklıyor, hem canlarını alıyor hem de ailelerinden mahrum ediyor. Bugün erkekler kamplarda ve cezaevlerinde. Onların kızlarının, hanımlarının, ve ailelerinin bulunduğu mahremlere ise 'kardeş aile' projesi adı altında Çinli işçiler ve memurlar yerleştirerek bir ahlaksızlığı, bir zulmü yaşatıyor. Bu, tarihte görülmemiş bir asimilasyon. Düşünebiliyor musunuz? Hiçbir kültürel, tarihi ve inanç bağımız olmayan Çinlilerle bizim hanımlarımızın bizim hanelerimizde bizim evlerimizde zorunlu olarak kalmasını. Bu sadece Çin Komünist Partisi'ne has bir uygulamadır."

"Bir milyon Uygur çocuk asimile ediliyor, kızlarımız gayri ahlaki yerlerde çalıştırılıyor"

"Bugün 5, 6, 7 yaşlarında bir milyondan fazla evladımız, bizim geleceğimiz olarak gördüğümüz evladımız Çin'in ıslah evlerinde, çocuk eğitim kamplarında Komünist Parti'ye adeta birer köle, kendi vatanına ve ailesine birer düşman olarak yetiştiriliyor." diyen Doğu Türkistanlı siyasetçi, "Yine iş vadiyle götürülen ve sayıları bir milyondan fazla olan genç kızlarımız Çin'in iç bölgelerinde istihdama tabi tutularak çok ağır şartlarda sosyal güvenlikten mahrum olarak çalıştırılmakta. Çin'in gayrı ahlaki yerlerinde zorunlu olarak istihdam edilmekte hatta Çinli erkeklerle zorunlu evlilik teşvik edilmekte. Şimdi soruyorum; böyle bir vahşet, hem canımıza hem malımıza hem namusumuza hem de inançlarımıza kast eden bir vahşet tarihin hangi döneminde hangi millet tarafından işlenmiştir." diye konuştu.

"Türk-İslam dünyası sessiz"

Türki cumhuriyetlere de tepki gösteren Uygur politikacı, "Dünya maalesef sessiz, suskun ve adeta 3 maymunu oynuyor. Özellikle de Türk İslam dünyası.." diyen Seyit Tümtürk, "İnançdaş ve kaderdaşımız olan Türk İslam dünyası Çin'in bu zulmüne karşı seyirci. Malesef Çin'in vermiş olduğu imtiyazlar, Çin'le olan ilişkiler buradaki zulmü görmekten alıkoymakta." değerlendirmesinde bulundu.

Euronews