Cezayir’de sömürgeci gölgesi: Evlerinden tahliye ediliyorlar

2016 yılının Haziran ayında Cezayir’in batısındaki en büyük şehir olan Vahran’daki bir mahkeme, şehir merkezindeki bir binanın sakinlerine, Cezayir’de doğup bağımsızlığın başlarında ülkeyi terk eden Fransızlara ait oldukları gerekçesiyle dairelerini boşaltma kararı verdi. Aynı şekilde başkentte çok sayıda Fransız, şehrin en büyük caddelerinde yer alan ve yıllardır Cezayir Dışişleri Bakanlığı yöneticilerinin ikamet ettiği bir binanın restorasyonu için adli işlem başlattı.

Cezayir’de sömürgeci gölgesi: Evlerinden tahliye ediliyorlar

Cezayir’de Fransız sömürgesi dönemine (1830-1962) kadar uzanan taşınmazları geri alma çabasının sahipleri, ‘kara ayak’ olarak anılıyor. Bunlar, Cezayir’de doğan Fransızlar olarak biliniyor. Ancak 3 Temmuz 1962’de düzenlenen kendi kaderini tayin referandumunun sonuçlarının açıklanmasından sonra ülkeden ayrıldılar. Binlercesi, yeni oluşan Cezayir hükümeti tarafından el konulan ve ayrıca o dönemde üst düzey yetkililerin el koyduğu binaları, tarım arazilerini ve şirketleri terk etti. O dönemde hükümet, ‘kara ayaklara’ gayrimenkul ve arazilerin mülkiyetini tespit etmeleri ve onaylamaları için zaman verdi, ancak çok azı prosedürlere uydu.

Çoğunluk, 7 yıl süren ve yüzbinlerce insanın ölümüne yol açan şiddetli bir savaşın ardından ülkenin girdiği yeni güvenlik koşullarından korkuyordu. Bağımsızlığa olanak tanıyan Evian Anlaşmaları, her Fransız’ın bağımsızlıktan sonra belirli bir süre içinde, özellikle 1 Ekim 1963’e kadar geri dönmesi halinde mülkünü geri alabileceğini şart koşuyordu.

HARKİLERİN MÜLKLERİNİN KANUNEN KAMULAŞTIRILMASI

Eski Cumhurbaşkanı Ahmed Bin Bella, 1963’te kara ayakların sahip olduğu tarımsal yatırımların millileştirilmesini öngören bir kararname imzaladı. Öncesinde de Cumhurbaşkanı, devrime karşı sömürgecilikle işbirliği yapan Cezayirli Harkilerin mallarının, cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle devletin korunması altına alınacağını, yani müsadere edileceğini açıklamıştı. Karara, Cezayir’de kalan Harkilerin dahil olup olmadığı bilinmiyor. Kurtuluş devrimiyle yüzleşmek için Fransa tarafından ordusunda görevlendirilen tarihçilere göre o dönemde toplam sayıları 200 bin ila 400 bin arasında değişiyordu.

1963 yılı sonrasında Cezayir makamları, Fransızların gayrimenkul, arazi ve şirketlerinin ‘boş mülk’ olduğunu ve artık kendi kontrollerinde olduğunu açıkladı. Buna dayanarak, ‘devlet malı’ başlıklı bir bölümünü kendi eline alırken, rejimin ileri gelenlerine de başka bir bölüm teslim etti. Ardından ‘devlet malını’ işletenlerin, Maliye Bakanlığı’na bağlı devlet mülkiyet müdürlükleri tarafından belirlenen miktarda mülk sahibi olmalarına izin veren bir yasa çıkarıldı.

Ancak bu mallar üzerinde hayatta kalan Fransızların veya onların çocuklarının yetkilendirilmesini talep eden art arta gelen Fransız hükümetlerinin ısrarı üzerine Cezayir, 5 Ekim 1988 ayaklanmasından sonra tanık olduğu demokratik açıklık bağlamında bu konuda mevzuatında bir değişikliğe gitti. Böylece Yüksek Mahkeme (hukuk yargısının en yüksek organı), Fransız mallarının devlet koruması altına alınmasıyla ilgili onlarca kararı iptal etti. Bu da bu malların, sahiplerine dönüşünün yolunu açtı.

 “TOPRAĞIMIZI GASP EDEN BİR İŞGALCİDEN MÜLK ALDIK”

Avukat ve emlak uzmanı Ahmin Nureddin, Şarku’l Avsat’a yaptığı açılamada “Özellikle iki ülkenin (Cezayir ve Fransa) ilişkileri bir nevi yakınlaşırken, zaman zaman bu mülklerle ilgili tartışmaların geri döndüğüne tanık oluyoruz. Bu mülklerin sahiplerinin yargı yoluyla geri alma ihtimalleri olsaydı, belki bazı özel durumlar dışında, tereddüt etmezlerdi” dedi.

Öte yandan Parlamenter Kemal bin Haluf, mülklerinin iadesini talep eden Avrupalı ​​yerleşimcilerin ‘yalan üzerine temel oluşturduklarını’ söyledi. Bin Haluf, “Başlangıçta topraklarımızı işgal ettiler, evlerimizi işgal ettiler ve Cezayirlilerin topraklarını aldılar. Peki bunların nasıl sahibi oluyorlar? Oradan kovuldular” dedi.